Mardin’ i gezmeyen, Metopotamya sevdasından, zevkinden, ilgisinden söz edemez. İçerisinde farklı kültürleri, milletleri, dinleri barındıran Mardin de en etkileyici mekanların başındadır, Deyrulzafaran.

Mardin merkeze 3 km uzaklıkta, çölün ortasından, kumlu topraklı yolla ulaşılan yerleşke, 5. Yüzyılda Süryani Manastırı olarak yapılmış. Bahçeye girmeden yüksek duvarlar, likitli kapılar, suru andıran yüksek yapısı ile insanı tarihe zaman yolculuğu ile götüren bir atmosferi var.

İçerisindeki mistik hava sizi gezdirenlerin sunumuyla birleşince iliklerinize kadar siniyor. Binanın bodrum kısmına indiğinizde, gün ışığının düştüğü derin oyuğu olan büyükçe bir kaya var. Orada güneşe tapanların ibadet ettikleri dönemde kendi önemli tarihlerin de güneşe insan kurban edilirmiş.

Binanın tamamı geçme olarak, harçsız, bölgenin doğal kayalarından yapılmış. İç avluda 52 kutsal kimlikli kabir var. Hac mahiyetinde toplandıkları belli zamanlarında, Süryanı ayinlerinde o büyüklerini ziyaret etmiş oluyorlar.



Bozulmaması için her türlü tedbirin alındığı muazzam manastır, üzerinden geçen fırtınalı, yağmurlu 15 koca asıra dağ gibi direnmiş. İçinde yaşanmış 1500 yıllık hatırayı taşlarına yüklemiş. Duvarlarından usul usul o insanların ruh hırıltıları, iç geçirmelerini, seslenip fısıltılarını duyabiliyorsunuz.

Yolunuz kendiliğinden Mardin’ e düşmez, hayata küçük bir çelme takıp düşürmek lazım. Aksi halde zihninize, hayalinize, gelecek ufkunuza oralardan gelecek ilham desenleri de düşmez.

Önce yolunuzu Mardin’ e sonra oraya ulaşınca da mutlaka Deyrulzafaran’ a düşürün. İçinize ve ruhunuza dökülecek mistik ve besleyici sayısız tadı,keyifle yüklemiş olacaksınız.