2016 Yılına hazırlanırken, 365 kelebek dolu bir çuval hayal ettik, güzellik, sevinç, mutluluk, huzur renkleriyle bezeli uçuş uçuş 365 kelebek dolu bir çuval. Bir koca çuval aldık elimize 2015 gece yarısı. Karanlıktı göremedik içini. Sıcacıktı sevindik, can dedik, canan dedik, ümit, sevinç, huzurdur diye. Islaktı, coşku, heyecan, ümittir dedik. Gün ışıdıkça sıcaklık kayboldu, soğudu ellerimizde gittikçe sertleşen çuval. Renkler görünmeye başladığında kan bulaştı ellerimize, kokusu sindi ciğerlerimize. 365 Kelebeğin her birine yetecek kadar ölüm doluydu çuval. Son on güne girerken daha ne kadar soğuk ten, donuk bakış, bayrakta nakış ölüm göreceğiz.
Dünya geneline yayılmış ve hızla şiddetini artıran bir karmaşık dönemdeyiz. Huzurun kıymeti kaybedildikçe daha yoğun hissedilip, daha fazla korunması gerekirken aksine bir süratle, gözden düşüp umursanmaz hale geliyor. Belli başlı huzurlu ülkeler vardı, bunlar ekonomik olarak refah seviyesini yükseltmiş, hayat standartını lükse taşımış ülkelerdi. Başı ağrımayan, canı sıkılmayan ülkeler. Uzaktan bakınca rüyamsı hayatların yaşandığı yerler. Terörün bulaşıcı laneti o ülkelerinde tam ortalarına yağdı.
2016 Toplu ölümlerin, şiddetin, zirve yaptığı bir yıl olarak kalacak akıllarımızda. Giderek uzaklaştığımız insani değerlerimiz, kaybettiğimiz ulusal kimliğimiz, bizi bütünleyen milli değerlerimiz, uzaklaştığımız dini vecibelerimizle nerede ve ne olduğumuzu bilmez hallerdeyiz. Sadece ülkem ve milletim adına da değil bu sancılar, dünya üzerinde yaşayan tüm milletler ve ülkeler aşağı yukarı aynı handikapla boğuşuyor.
İstanbul da sütü poşetle alırsınız. Sütçü makinenin ağzına dayar poşeti dolunca sıkıca düğümler. Lingir lingir taşırsınız eve kadar. Sivri uçlu her hangi bir şey veya sert bir temas tüm sütü sokağa akıtır. Taşımak zordur, yürüdükçe sallanır öyle böyle delmeden dökmeden eve getirirsiniz. Onu birde dökmeden boşaltmak var tencereye, en zoru budur. Bir yerinden delersiniz tencerenin üzerinde, ne yaparsanız yapın en az bir bardağı ziyan olur. Hele bir de 5 - 10 litre ise sütünüz 3 bardağı heba ettiniz demektir.
Dünyayı o süt poşetine benzetiyorum. Sınırları kaldırdıkça, sıvılaşan değerler giderek sallanmaya, titremeye, bir birine temas edip baskılamaya başladı. Her ülke bir birinin, yer altı kaynaklarını biliyor. Yer üstü ekonomik, siyasi ve savunma kuvvetlerini görüyor, kimsenin eli cebinde, teni elbisesinde saklı değil. Her bilen ulaşabildiğine talip oluyor, olmazsa bir şekilde ele geçiriyor. Dur yok, sınır yok, ölçü, ahlak, korku yok. Gücü yeten yettiğini öğütüp torbasına atıyor. Ölüm oyun dışı kalmak artık. Daha fazla ölüm daha fazla güç demek.
İyi olmanın aşağılandığı bir zamanda, kötülükte bayrak açıp, hedefe kilitlenenler çok normal. Ekmek aslanın ağzında dendiği devirlerde, halkı güç kullanmaya, sertliğe davet ettiği için tehlikeli bulunmuş. Şimdi ekmek aslanın midesinde ama kimse ekmekle ilgilenmiyor, şimdi gözler aslanın dilinde, dişinde, derisinde. Diri diri yağma ediliyor tüm varlık.
Karamsar olmayı sevmeyiz. Elimiz varmaz siyah bulut çizmeye. Ruhumuz el vermez kara beyit dizmeye ama bu hakikatler gözlerimizi ovalayıp, yüreklerimizi avuçlayıp, çekerimizi belirlemek için zaruri. Oyun sert oynanıyor ve artık bizim zemin, etraftaki patırtıdan ciddi zarar görüyor.
Mutluluk, sağlık ve başarı bekliyorum. Hemen herkes bunu söyleyecek 2017 yılı için. Kimse mutluluk, sağlık, ve başarı için temiz toplum, doğru yönetim, istikrarlı çalışma gerektiğini düşünüp ona göre koymayacak elini taşın altına. Ne parlak süsler, ne ışıltılı çiçekler ne mumlar ne de havai fişekler; bize bir çuval gün geliyor, önümüze koza olarak bırakılan 365 beyaz gün. Her gün bir sonrakini mayalayarak uzaklaşıyor. 11 aralık, 10 aralık tan bağımsız başlamadı. içine dahil olduğumuz gün, dahil olacağımız kesin olmayan günün basamağı.
Ne kadar gayret eder, ne kadar zorlarsak iyilik adına o kadar ümidimiz olur ertesi sabah da. Ölüm elbet gelecek, er geç gelecek. Önemli olan bizden sonraki nesiller için iyi bir gelecek. Bize nasıl eğlendiğimiz sorulmaz hiç bir zaman, ne yediğimiz, ne giydiğimiz. Kimse geminin hangi dalgayı gördüğünü, hangi fırtınayı yendiğini merak etmez, herkes limana varıp varmadığını gözler.Yükünü ulaştırıp ulaştıramadığını izler.
Yükümüz insanlık, yavaş yavaş insanlıktan çıkıyor insanlık. Gayretimiz son nefesimize kadar, aziz ruhlarımıza yüklenen, aziz değerleri bizden sonraki nesillere taşımak. İşimiz zor, cengimiz meşakkatli, yüreğimiz sağlam, bileğimiz kuvvetli. Bir de beraber olduk mu kim durdurabilir bizi.
- Salı, Aralık 27, 2016
- 2 YORUM